-
1 süt
молоко́ (с)* * *1) молоко́süt çalmak — заболе́ть от плохо́го молока́ ма́тери ( о младенце)
sütten kismek — отня́ть от груди́
süt vermek — корми́ть гру́дью
ekşi süt — ки́слое молоко́
taze süt — све́жее молоко́
2) бот. молоко́, молочко́; ла́текс3) зоол. моло́ки4) арго бензи́н; мазу́т••- süt dökmüş kedi gibisütten ağzı yanan yoğurdu, ayranı üfleyerek yer — посл. обжёгшись на
- süt dökmüş kediye dönmek
- süt gibi
- sütüne havale etmek -
2 süt
",-tü 1. milk. 2. latex; milky juice (of some plants). 3. slang gasoline, juice. -ten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer. proverb Once bitten twice shy. - asidi lactic acid. - ayırıcı cream separator, separator, creamer. -ü bozuk (someone) who comes of bad stock, no-good, untrustworthy. - çalmak /ı/ for spoiled or infected milk to make (a nursing baby) ill. -ü çekilmek /ın/ (for a woman or a female animal) to stop producing milk, stop lactating. - çocuğu 1. nursing infant, unweaned baby. 2. naïve, inexperienced person, babe in the woods. - damarları colloq. lactiferous ducts. - danası veal, vealer, unweaned calf. - dökmüş kedi gibi 1. (someone) who looks shamefaced, who´s wearing a hangdog look, who has a guilty look on his face. 2. shamefacedly, wearing a hangdog look, guiltily. - gibi spotlessly white and clean. -üne havale etmek /ı, ın/ to leave (a matter) to (someone) (in the hope that he will have the decency to do it properly). -üne kalmak /ın/ (for a matter) to be left to (someone) (in the hope that he will have the decency to do it properly). - kebabı a shish kebab made by roasting chunks of meat that have been parboiled in milk. - kesilmek (for milk) to sour, go bad, go bad, go off. - kesimi weaning. -ten kesmek /ı/ to wean. - kuzusu 1. suckling lamb, unweaned lamb. 2. baby; very young child, toddler, tot. 3. pampered, spoiled person. - şekeri lactose, milk sugar. -ü temiz (someone) who comes of good stock, decent, trustworthy. - tozu powdered milk, dried milk. - vermek /a/ to suckle, nurse, breast-feed. " -
3 бить
vurmak,dövmek; dayak atmak,yumruk atmak,tekme atmak,tekmelemek* * *несов.; сов. - поби́ть, проби́ть, разби́ть1) тк. несов. vurmak; dövmekбить по мячу́ — topa vurmak
бить по воро́там — спорт. şut çekmek / atmak
бить штрафно́й (уда́р) — спорт. ceza vuruşu çekmek
бить кры́льями (о птице) — kanat çırpmak
бить в дверь кулако́м — kapıyı yumruklamak
(здесь) бьёт то́ком — elektrik çarpıyor
во́лны би́ли о бе́рег — dalgalar kıyıyı dövüyordu
в лицо́ (мне) бьёт ре́зкий ве́тер — sert bir rüzgar yüzüme çarpıyor
2) сов. поби́ть dövmek, dayak atmak; yumruk atmak, yumruklamak ( кулаками); tekme atmak, tekmelemek ( ногами); kamçılamak ( плетью)кто тебя́ поби́л? — seni döven kim?
3) тк. несов. vurmak; kesmekбить за́йца — tavşan vurmak
бить скот(и́ну) — hayvan kesmek
бить ры́бу острого́й — zıpkınla balık vurmak
4) тк. несов. dövmek; vurmakбить без про́маха (об охотнике и т. п.) — her attığını vurmak
бить ми́мо це́ли — hedefe isabet ettirememek
бить из ору́дий по око́пам — siperleri dövmek
би́ли зени́тки — uçaksavarlar ateş ediyordu
5) тк. несов. ( об оружии)на ско́лько ме́тров бьёт э́тот пистоле́т? — bu tabancanın atımı kaç metre?
6) сов. разби́ть (посуду, стекла) kırmakразби́ть стака́н — bardağı kırmak
7) тк. несов. vurmakбить в бараба́н — davul vurmak / dövmek
бить в ко́локол — çan çalmak
8) сов. проби́тьбить трево́гу — alarm işareti vermek
про́би́ли отбо́й / вече́рнюю зо́рю — yat borusu öttü
9) сов. проби́ть çalmakбьёт оди́ннадцать — saat on biri çalıyor
про́би́л его́ после́дний час — son saati çaldı
когда́ про́бил час тяжёлых испыта́ний — ağır sınavlar zamanı gelip çatınca
10) тк. несов. fışkırmakиз пробурённой сква́жины бьёт нефть — açılan kuyudan petrol fışkırıyor
11) сов. поби́ть kırmakбить слона́ — шахм. fili düşürmek / almak
поби́ть реко́рд — rekoru kırmak
12) тк. несов. tir tir titremekеё би́ло сло́вно в лихора́дке — sıtma nöbetine tutulmuş gibiydi
бить врага́ — düşmanı tepelemek
••бить себя́ (кулако́м) в грудь — göğsünü yumruklamak
бить по чьим-л. интере́сам — (birinin) çıkarına dokunmak
э́то бьёт по карма́ну — keseye zarardır
бить в глаза́ — göze batmak
-
4 ağız
рот (м)* * *I выпад. -ğzı1) рот, пасть2) го́рло, го́рлышко; выходно́е отве́рстиеağzı dar şişe — буты́лка с у́зким го́рлышком
cebin ağzı — про́резь карма́на
yanardağın ağzı — кра́тер вулка́на
3) вход (в бухту, залив и т. п.)körfezin ağzı — вход в зали́в
4) нача́ло ( дороги)yolun ağzında — в нача́ле доро́ги
5) края́ (сосуда и т. п.)bardağın ağzı — края́ стака́на
testinin ağzı — края́ кувши́на
6) у́стьеçay ağzı — у́стье реки́
7) разви́лка, перекрёстокdört yol ağzı — перекрёсток доро́г
iki yol ağzı — разви́лка
8) ле́звие9) диале́кт, го́ворRumeli ağzı — румели́йский диале́кт
10) тон, мане́ра ( разговора)ağzı değişti — он заговори́л по-друго́му
bana karşı bu ağzı kullanma — ты со мной таки́м то́ном не разгова́ривай
11) муз. мело́дии, напе́вы (какой-л. местности)12) разг. разsobayı günde iki ağız yakıyoruz — мы то́пим печь два ра́за в день
••ağzı torba değil ki büzesin — погов. на чужо́й рото́к не наки́нешь плато́к
ağız yüreğin artığını / taşkınını söyler — посл. у кого́ что боли́т, тот о том и говори́т
- ağzında- ağzı açık ayran delisi
- ağzı açık kalmak
- ağzını açıp gözünü yummak
- ağız açmak
- ağzını açmak
- ağız açmamak
- ağzını açmamak
- ağız açtırmamak
- ağız ağza vermek
- ağızdan ağza
- ağızdan ağza geçmek
- ağza alınmaz
- ağza almamak
- ağzına aptesle almak
- ağzını aramak
- ağzına atmak
- ağzından baklayı çıkarmak
- ağzında bakla ıslanmamak
- ağzına bakmak
- ağzının içine bakmak
- ağzına baktırmak
- ağzından bal akmak
- ağzını bıçak açmamak
- ağzına bir kemik bırakmak
- ağzına bir parmak bal çalmak
- ağzında gevelemek
- ağız bozukluğu
- ağız burun birbirine karışmak
- ağzı burnu yerinde
- ağzından çıkanı kulağı duymamak
- ağzından çıkanı kulağı işitmemek
- ağzından çıkmak
- ağız değişikliği
- ağız değiştirmek
- ağzını dilini bağlamak
- ağız dil vermemek
- ağzı dili kurumak - ağzından düşürmemek
- ağzından girip burnundan çıkmak
- ağzı havada
- ağzını havaya açmak
- ağzını hayıra aç!
- ağzıyla kuş tutmak
- ağzından kaçırmak
- ağzını kapamak
- ağzını kiraya vermek
- ağzının kokusunu çekmek
- ağzı kulağına varmak
- ağzı kulaklarına varmak
- ağız kullanmak
- ağzı kurusun!
- ağzından lâf almak
- ağzı lâf yapıyor
- ağzı lâkırdı yapıyor
- ağzından lokmasını almak
- ağzını öpeyim!
- ağzının payını vermek
- ağzının ölçüsünü vermek
- ağız persengi
- ağzının perhizi yok
- ağız satmak
- ağzını sıkı tutmak
- ağzını pek tutmak
- ağzı sulanmak
- ağzı süt kokuyor
- ağız tadıyla
- ağzının tadıyla
- ağzının tadını almak
- ağzının tadını bilmek
- ağzını tıkamak
- ağzını topla!
- ağzı var dili yok
- ağzı yanmak
- ağız yaymak
- ağzından yel alsın!
- ağzını yoklamak
- bir ağızdan
- hep bir ağızdan IIмоло́зиво
См. также в других словарях:
süt çalmak — (çocuğu) bozuk süt, çocuğu hasta etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
süt — is. 1) Kadınların ve memeli dişi hayvanların yavrularını beslemek için memelerinden gelen, besin değeri yüksek beyaz sıvı 2) bit. b. Bazı bitkilerin türlü organlarında bulunan beyaz renkte öz su 3) Erkek balığın tohumu 4) Süte benzeyen her türlü… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağız — 1. is. Yeni doğurmuş memelilerin ilk sütü 2. is., ğzı, anat. 1) Yüzde, avurtlarla iki çene arasında, ses çıkarmaya, soluk alıp vermeye ve besinleri içine almaya yarayan boşluk 2) Bu boşluğun dudakları çevrelediği bölümü Küçük bir ağız. 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yoğurt — is., du Maya katılarak koyulaştırılmış beyaz, kıvamlı bir süt ürünü Köylüler gelirdi bakraçlarıyla pazara yoğurt satmaya. S. F. Abasıyanık Birleşik Sözler yoğurt çiçeği yoğurt çorbası yoğurthane yoğurt otu yoğurt tatlısı … Çağatay Osmanlı Sözlük